Bu Blogda Ara

24 Kasım, 2010

Hayatımızı sadeleştirme adına;

Gülse Birsel'in yazılarını her zaman takip etmeye çalışırım.Bu yazısında da dediği gibi tüketici toplumu olduk çıktık ve maalesef biz ebeveynler yüzünden evlatlarımızda aynı durumda.Geçen hafta kızımla tartışırken neyin eksik senin bu yaptıkların şımarıklık diye azarladığım da bana verdiği cevap ''bir barbie bebeğim bile yok!''oldu.Çok şaşırdım ve sinirlendim oysa evde en az yirmi tane barbie sindy her türlü bebeği var.Bizim zamanımızda ise sadece plastikten 30-35 cm uzunluğunda saçı bile olmayan bir adet bebeğim vardı ama mutluyduk bebeğimize elbiseler diker evcilik oynardık.Şimdiyse bırakın mutlu etmeyi yaptıklarımızı görmezden geliyorlar.Umarım kızımın yaşı büyüdükçe aklı başına gelir.Bunda bizlere de büyük pay düşüyor.
Sevgiyle kalın.

Amerika'nin son alisveris trendi: Alisveris yapmamak! Hatta eldeki mallardan da kurtulup, hayati sadelestirmek! Kriz sonrasi, çalışanlar, gelirlerinin daha büyük bir bölümünü harcamayip biriktirmeye baslayinca, ABD'li üreticilerin etekleri tutusmus! Su ara yapilan çogu tüketici arastirmalari "Bu adamlar ne satin alirlarsa mutlu olurlar?"la ilgili.

Ortaya çikmis ki bir servis almak, mal almaktan daha faydali insan dogasina. Yani bir ayakkabi yerine kutu oyunu, pahali bir çanta yerine spor salonu üyeligi, araba yerine seyahat, ruj yerine sinema bileti, insanlari daha mutlu ediyor! Bir tecrübe satin almak, kisiye daha yogun ve uzun süreli bir tatmin sagliyor. Üstelik 'Mal edinme'nin mutluluk getirmedigini ögrenen 'dünyanin en çok satin alan halki', kocaman otomobillerini, dört oda bir salon evlerini, 48 parçalik yemek takimlarini, dograyan parçalayan karistiran onlarca mutfak aletlerini satip, ayri bir oda haline gelmis gardiroplar dolusu giysilerini fakirlere bagislayip hayatlarini sadelestiriyor. Bazi aileler 40 metrekare bir evde, dört tabak, dört bardakla ve ise bisikletle gidip gelerek yasamanin onlari hiç olmadiklari kadar mesud ettigini iddia ediyor. Bu esnada biriktirdikleri parayi yoga derslerine ve tatillere harciyorlar.

*YÜZ ESYAYLA YASAMAYA DAVET!

Bir internet sitesi, tüketicileri sadece ve sadece 100 adet kisisel esyayla yasamaya davet ediyor! Yani kiyafet, kozmetik, ayakkabi, kitap, kalem, her sey toplam 100 parça edecek. Sitenin çagrisi büyük ilgi görüyor ve internet kullanicilarindan hatiri sayilir sayida bir grup, kisisel esyalarini hayir derneklerine bagislayip hayatlarindaki kalabaliktan kurtuluyor. Hikâye, psikologlara göre su: Insanlar, iyi ya da berbat, yasamlarindaki tüm degisikliklere çabucak alisiyor ve dogalarinda var olan sabit mutluluk seviyesine bir an önce ulasmaya çalisiyorlar.

Ebeveynlerinden birini kaybeden bir insanin bir süre sonra eski mutluluk ve nesesine kavusmasi da bu yüzden, yali alanin birkaç yil sonra yalida oturmayi kaniksayip eskisi kadar 'mutsuz' olmasi da! Yani para mutluluk getirmiyor denemez ama parayla satin alinan mallar mutluluk getirmiyor! San dersleri, seyahatler, piknikler, tiyatro oyunlari filansa baska! Farkli tecrübeler hayati zenginlestirip memnuniyeti yükseltiyor! Los Angelesli filmci Roko Belic dünyayi dolasip *Happy *(*Mutlu*) isimli bir belgesel üzerinde çalisiyor. *New York Times* gazetesinin haberine göre San Fransisco'nun kalburüstü semtlerinden birindeki evini birakip, hayatini tamamen degistirip, Malibu plajinda bir karavana tasinmis! Haftada üç dört gün sörf yapabildigi için su anda ufacik karavanda çok daha mutlu bir hayat yasadigini anlatmis.

*SANKI ALISVERIS IÇIN YASIYORUZ *

Bittabi, herkes gider Mersin'e, biz... Su anda ülkede tam bir AVM patlamasi yasaniyor. Bulusmalar, sosyallesmeler, hafta sonu aile gezmeleri, her tür eglence hep alisveris ve merkezleri etrafinda dolaniyor. Indirim dükkânlarinin kapisindaki kuyruk ve izdihamlar da cabasi. Geçen gün haberlerde, yastiklarin 1 TL'ye satildigi bir indirim dükkâninda birbirini ezen kalabaligin arasindan bir ev kadini, bagirarak kameralara anlatiyor: "Ben alti tane kapabildim, iki oglum var, onlar da ikiser tane aldi, keske 10 tane daha tasiyabilseydik! Muhtemelen dört kisi olan bu ailenin 20 adet yastikla ne yapacagi ise meçhul! Türkler artik mümkün oldugu kadar çok mali, mümkün oldugu kadar çabuk alip, evlerine götürmek için yasiyor! Alisverise niyeti olmayan bile vitrin bakip hayal kuruyor.

Konsere gidip keman çalmayi, müzeye gidip ressam olmayi hayal eden pek az. Hayat amaçlarimiz genelde "Bazi ürünleri edinmek," üzerine kurulu. 70'li yillarda bir siyah beyaz televizyon, bir adet buzdolabi, merdaneli çamasir makinesi ve salonda üzeri tig isi örtülü sabit hat telefonu olan her aile kendini son derece zengin ve konforlu hissederdi. Sonra isler yavas yavas degisti. Artik cep telefonu bu yilin modeli olmayan vatandasin devlete isyan edesi var. Almaya doyup 'hayati sadelestirme' asamasina ne zaman geliriz, o meçhul.

Gülse BIRSEL

10 Kasım, 2010


Atamızı rahmetle ve minnetle anıyoruz.Nur içinde yatsın.